Vergi idaresi, mükelleflere ait “vergi kimlik no/TCKN, mükellefiyet bilgisi, vergi levhası, gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma değer vergisi beyannameleri ile diğer beyannameler, bilanço, gelir tablosu, işletme hesabı özeti, serbest meslek hesap özeti, gelir ve kurumlar vergisi beyannamesi ekindeki diğer tablolar, borcu yoktur yazısı” gibi bilgileri, “katılma payı” karşılığında elektronik ortamda entegre sistemler üzerinden üçüncü kişilerle paylaşmaya hazırlanıyor.
Bu bilgi paylaşımının yasal dayanağı, 2023 yılının son günlerinde çıkartılan 7491 sayılı Kanun ile Vergi Usul Kanunu’na eklenen mükerrer madde 413 (VUK mük. md. 413). Söz konusu düzenlemeye göre, Gelir İdaresi Başkanlığı sistemlerinde yer alan ve vergi mahremiyetinin kapsamı dışında tutulmuş olan bilgiler, genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ile tüzel kişilerle, katılma payı karşılığında paylaşılabilecek.
VUK mük. md. 413’de katılma payının tutarı belirtilmeyerek, tutarı belirleme konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yetki veriliyor. Düzenleme gereğince tutar, sorgu veya dönen kayıt başına 25 kuruştan az olamayacak.
Bakanlık, sorgulanan veya dönen verinin sayısı, boyutu ve kapsamı, verinin sorgulama dışında toplu olarak paylaşılması durumunda paylaşılan verinin sayısı, boyutu, kapsamı ve mükellef sayısını ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak tutarı saptayacak. Yeni bir belirleme yapılmadıkça, belirlenen tutar her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak VUK uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artacak.
Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, yasaları gereği mükelleflerden alabilecekleri bilgileri Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) sistemlerinden almak isterlerse, Bakanlık paylaşılan verinin türünü ve paylaşılma şeklini de dikkate alarak onlardan katılma payı almayabilecek ya da daha düşük tutarda alabilecek.
VUK mük. md.413 1 Ocak 2024’de yürürlüğe girmesine rağmen şimdiye kadar uygulanmamıştı. Ancak, GİB geçtiğimiz hafta web sayfasında bu maddeyle ilgili VUK Genel Tebliği Taslağı’nı kamuoyu ile paylaşınca, yakında katılma payının alınmaya başlanacağı anlaşıldı.
Taslak Tebliğ gereğince, “vergi mahremiyeti kapsamında yer almayan bilgiler ile vergi mahremiyeti kapsamında yer almakla birlikte kişilerin paylaşılmasına rıza gösterdikleri/muvafakat ettikleri bilgiler” paylaşılacak. Taslak Tebliğ’in 1 no’lu ekindeki listede, bu yazının başında sıraladığım bilgiler ile bunlar dışında kalan bilgiler yer alıyor.
GİB, hafta sonu yaptığı basın açıklamasında, mükellefler ve mali müşavirlerin değil, banka ve finans kuruluşları, elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcıları, elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri, ödeme kaydedici cihaz üreticileri gibi kurum ve kuruluşların, GİB’le karşılıklı olarak geliştirilecek elektronik alt yapı üzerinden bilgi paylaşımı karşılığında katılma payı ödeyeceklerini belirtti. VUK mük. md.413 ve Taslak Tebliğ’de de (md.5, f.1), “kamu idareleri dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ve tüzel kişilerle” bilgi paylaşımından söz ediliyor.
GİB’in basın açıklamasına göre, bu kuruluşlar, tabi oldukları mevzuat gereğince yapacakları işlemle ilgili olarak bazı kontrolleri gerçekleştirmek zorundalar. Örneğin bankalar, POS cihazı ya da kredi vermeden önce, ilgili kişinin aktif vergi mükellefiyetinin olup olmadığını, talep edilen işleme uygun alanda faaliyet gösterip göstermediğini, kredi için yeterli aktif büyüklük veya ciroya sahip olup olmadığını denetlemek zorundalar. Bu tür sorgulama ve doğrulamalar, GİB’e ait elektronik uygulamalar üzerinden ücretsiz yapılabileceği gibi, mükelleflerin sunacağı bilgi ve belgeler üzerinden de yapılabilir.
Katılma payının söz konusu olduğu durumlar, GİB’den “iç sistemlerine sistematik olarak entegre etmek amacıyla elektronik ortamda bilgi paylaşımı” talep edilen durumlar.
VUK mük. md.413’de düzenlenen katılma payında, bunu ödemesi gereken kurum ve kuruluş ile tüzel kişiliğin “neye katıldığı” belli değil. Örneğin Belediye Gelirleri Kanunu’nda “harcamalara katılım payı” var; katılma payı ödevlileri, yol harcamalarına katılım payı gibi bir kamu hizmeti için yapılacak giderlere katılıyorlar. Belediye Gelirleri Kanunu md.89, harcamalara katılma paylarının “ilgili hizmet dolayısıyla yapılan giderler” esas alınarak belirlenmesini öngörüyor. Diğer yandan, harcamalara katılma payının, katılma payı ödevlisinin isteği dışında görülen hizmet nedeniyle de alınması pekala mümkün.
Buna karşılık, VUK mük. md.413’deki katılma payı ödevlilerinin neye katıldıkları sorusuna verilebilecek en makul cevap, “bilgi paylaşımı için idarenin yapacağı giderlere katılım” olsa gerek.
Buna karşılık, VUK mük. md.413’de katılma payının tutarının giderlere değil, sorgulanan ve dönen verinin sayısı, veri toplu olarak paylaşılıyorsa paylaşılan verinin sayısı, boyutu gibi ölçütlere göre belirlenmesi öngörülmüş. Kaldı ki, katılma payını sadece entegre bilgi sistemi kapsamında GİB’den bilgi almak “isteyenler” ödeyecekler; talep dışı bilgi paylaşımı ve katılma payı söz konusu değil.
Bu nedenlerle, VUK mük. md.413’de adı “katılma payı” olsa dahi, teknik manada burada -bilgi paylaşımı karşılığında alınan- bir “harç” olduğu düşüncesindeyim. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşmiş içtihatlarına göre de, “kamu idareleri tarafından alman paraların isimlerine değil, içerik ve niteliklerine göre değerlendirilmesi gerekir” (E.1986/20). Anayasa Mahkemesi, kamu idarelerince alınan paralara “öz”leriyle uyuşmayan isimler verilerek başta yasallık ilkesi olmak üzere Anayasal ilkelerin dolanılmasını kabul etmiyor.
Bu bağlamda, VUK mük. md.413’de mali yükümlülüğün/ harcın tutarının belirlenmesi konusunda Bakanlığa yetki verilmesi Anayasa’daki yasallık ilkesine aykırı.
Tutarın, aynen Harçlar Kanunu’nda olduğu gibi, yasayla belirlenmesi gerek. Diğer yandan, Taslak Tebliğ’de paylaşılacak bilgi olarak gösterilen bilgilerin bir kısmı, VUK md.5’de vergi mahremiyeti kapsamı dışına çıkartılmış bilgiler değil (örn. katma değer vergisi beyannamesi, bilanço), VUK mük. md.413’ün atıfta bulunduğu VUK md.5’de (f.7) ise kamu kurum ve kuruluşu dışındaki tüzel kişilere bilgi verilmesi öngörülmüyor.
Taslak Tebliğ’de, kişilerin paylaşılmasına rıza gösterdiği/onay verdiği bilgilerin paylaşılmasından söz ediliyorsa da, böyle bir durum VUK mük. md. 413’de düzenlenmiş değil; yasadaki eksiklik Tebliğ ile aşılamaz. Dolayısıyla, rızaya/onaya dayalı mükellef bilgilerinin paylaşımına izin veren bir Tebliğ, VUK mük. md.413’e ve md.5’e aykırı olacaktır. Bu tür düzenlemelerde tehlike, üstünlüğü elinde bulunduran üçüncü kişinin dayatmasıyla, rızanın/onayın çok çabuk bir şekilde “normale/ rutine” dönüşebilmesidir. Bırakın mükellefler kendi bilgilerini kendileri ibraz etsin.